Son yıllarda teknolojinin hızlı gelişimi, iletişim biçimlerimizi köklü bir şekilde değiştiriyor. Özellikle yeni nesil bireyler için yüz yüze iletişim, adeta bir lüks haline geldi. Anketler ve araştırmalar, gençlerin %90’ının günlük iletişimlerinde mesajlaşmayı tercih ettiğini gösteriyor. Peki, neden gençler yüz yüze iletişim yerine mesajlaşmayı tercih ediyor? Bu sorunun yanıtını bulmak için, iletişim alışkanlıklarındaki değişimin ardındaki birkaç kilit faktöre göz atmak gerekiyor.
Dijital çağın bireyleri olarak, hızla gelişen teknoloji günlük yaşantımızda önemli bir yer edinmiş durumda. Akıllı telefonların yaygınlaşması ve sosyal medya platformlarının çoğalması, kişisel iletişim biçimlerini ciddi şekilde etkilemiştir. Gençlerin büyük bir kısmı, anlık mesajlaşma uygulamalarını kullanarak, ihtiyacı olan iletişimi anında gerçekleştirebilmekte. Mesajlaşma uygulamaları, kullanıcı dostu arayüzleri ve kolay erişilebilirlikleri ile dikkat çekiyor. Yüz yüze iletişimin getirdiği zaman kaybı ve sosyal kaygı gibi unsurlar, gençlerin mesajlaşmayı birincil iletişim aracı haline getirmesine sebep oluyor.
Ankete katılan gençler, mesajlaşmanın sağladığı zaman ve mekan bağımsızlığından oldukça memnun. Birçok genç, iş veya okul hayatının yoğun temposu içerisinde kısa ve öz iletişim yöntemlerini tercih etmekte ve böylece hem zamandan hem de enerji tasarrufundan faydalanmakta. Özellikle iş veya okulda geçen uzun saatler nedeniyle, birçok kişi sosyal yaşamlarını da dijital platformsal iletişim ile sürdürmektedir.
Yüz yüze iletişim, kişisel bir bağlantı kurmak için en etkili yöntemlerden biridir. Ancak, yeni nesilin sosyal kaygı düzeyi, bu iletişim biçimini zorlaştırıyor. Birçok genç, yüz yüze iletişim kurmada hissettiği kaygı ve belirsizlikle başa çıkmakta zorlanıyor. Mesajlaşma, bu kaygıları azaltan bir yöntem olarak öne çıkarken, aynı zamanda bireylere düşünmek için daha fazla zaman tanıyor.
Gençlerin bir diğer önemli sebebi de dikkat dağınıklığı. Sosyal medyanın yaratmış olduğu bilgi bombardımanı, gençlerin odaklanma yeteneklerini olumsuz yönde etkiliyor. Yüz yüze iletişimde, dikkatin giyeceği veya söyleyeceği şeylerin tümüyle ilgili kaygılar, birçok genç için bunaltıcı olabiliyor. Mesajlaşma, bu iletişim şekli üzerinden daha az baskı hissetmelerini sağlıyor. Kısa ve öz mesajlar ile kendilerini ifade etmek, gençlerin aradıkları konfor alanını yaratmalarına yardımcı oluyor.
Tüm bu faktörlerin birleşimi, yeni neslin iletişim biçimlerinin hızla dijitalleşmesine neden olmakta. Ancak, bu durum sadece bireysel deneyimleri ifade etmiyor; aynı zamanda toplumsal bir etki yaratıyor. Yüz yüze iletişimin azalması, toplumsal etkileşimlerin de kişisel düzeyde geri planda kalmasına sebep oluyor.
Sosyal araştırmalar, yüz yüze iletişimin azalmasının bireysel ilişkilerde ve toplum içerisindeki bağlarda zayıflamalara yol açtığını göstermektedir. Sosyologlar, yüz yüze iletişimin kaybının toplumda daha büyük bir yalnızlık hissiyatı yaratabileceğini belirtiyorlar. Özellikle gençler, bu yalnızlık hissiyatıyla başa çıkmak için sürekli olarak dijital ortamda var olma ihtiyacı hissediyorlar, ancak bu durum genelde yüz yüze sosyal becerilerde bir gerilemeye neden oluyor.
Sonuç olarak, yeni nesil için kimlik oluşturma ve sosyal etkileşim biçimlerinin değişimi, teknolojinin etkisi, sosyal kaygı ve dikkat dağınıklığı gibi faktörlerle şekilleniyor. Uzun vadede, yüz yüze iletişimin azalması ve dijital iletişimin artışı, bireylerin duygusal ve sosyal sağlığını da etkileyebilir. İşte bu noktada, eşit dengede bir iletişim biçimi bulmak, sadece gençler için değil, toplumun her kesimi için büyük önem arz ediyor.