Son günlerde Orta Doğu'daki gerginlikler artarken, İsrail’in gerçekleştirdiği son hava saldırısı büyük yankı uyandırdı. Ülkede yaşanan çatışmaların en son kurbanı ise bir hastane oldu. Saldırı sonucunda hastanenin acil servis bölümünün tamamen yıkıldığı bildirildi. Olayın ardından dünya genelinde insan hakları örgütleri ve birçok ülke bu saldırıyı kınadı. Saldırının, sağlık hizmetlerine yönelik doğrudan bir saldırı olduğunu vurgulayan uzmanlar, savaşın insani boyutunun göz ardı edildiğine dikkat çekiyor.
SSBM’nin (Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı) yaptığı açıklamalara göre, saldırıda hastane çalışanları ve hastalar arasında ölü ve yaralı sayısı artış göstermekte. Ancak bu tür saldırılar yalnızca bu hastaneye özgü değil; geçmişte de İsrail'in sağlık tesislerine yönelik birçok saldırıda bulunduğu biliniyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, böylece sağlık tesislerinin hedef alınmasının uluslararası hukukun ihlali olduğunu belirtiyor. Ayrıca, saldırının ardından hastane çevresindeki insanların da ciddi şekilde etkilendiği bildiriliyor, bu durum savaşın insani boyutlarının ne denli kritik olduğunu ortaya koyuyor.
Olay sonrası birçok ülke ve insan hakları grubu, İsrail’in savaş suçları işlediği gerekçesiyle bu duruma tepki gösterdi. Türk Dışişleri Bakanlığı, "Saldırıları kınıyoruz. Sivil halkın korunması elzemdir" açıklamalarında bulundu. Ülkelerin bu konudaki duruşları, uluslararası ilişkilerde de önemli bir gündem maddesi olmaya devam ediyor. Söz konusu saldırının ardından, FSM’lerin (Farklı Siyasi Müdahale) geleceği ve uluslararası müdahalelerin olup olmayacağı tartışılmakta. Birçok gözlemci, bu tür eylemlerin sosyal ve politik değişimlere yol açabileceği konusunda endişe taşıyor.
Ayrıca, olayın sosyal medya platformlarında yarattığı yankılar ve infial de dikkat çekici. İnsanların yaşanan zulme karşı olan tepkileri, sosyal medya üzerinden hızla yayılarak birçok kampanya başlattı. #StopTheAttacks hashtag’i ile başlatılan bu kampanya, dünya genelinde büyük ilgi topladı. Bu tür sosyal medya hareketlerinin, dünya kamuoyuna olan etkisi ve savaşların sona ermesine yönelik sağlanan destekler üzerinde önemli bir rol oynayabileceği öngörülüyor.
Saldırının ardından hastane yetkilileri ve gıda güvenliği uzmanları, bu tür sağlık tesislerinin korunması için daha fazla önlem alınması gerektiğini belirtti. Zaten mevcut durumun, sağlık hizmetleri üzerindeki yükü artırdığı ve yıkılan tesislerin yeniden inşa edilmesi için maddi ve manevi kayıplara yol açacağı, yetkililer tarafından da ifade edildi.
Sonuç olarak, bu üzücü olay, savaşın karşıtlıkları ve açmazları hakkında düşünmemizi sağlıyor. Halk sağlığının korunmasının önemine vurgu yaparak, her türlü çatışmanın sona ermesi için uluslararası iş birlikleri ve çözümler geliştirilmesi gerektiği açık olmalıdır. Dünya, bu tür yaşanan insanlık dramlarını bir an önce sonlandırmakla yükümlü olarak kendilerini hissettikleri dönemden geçiyor. Sağlık kurumlarının ve sivil yaşam alanlarının hedef alınmasının durdurulması, uluslararası hukuk normları doğrultusunda hareket eden bir dünya hayali için kaçınılmazdır.