Eski ABD Başkanı Donald Trump, İran'a yönelik yeni bir nükleer fonlama kararına sert bir şekilde tepki gösterdi. Yaklaşık 30 milyar dolarlık desteğin, İran'ın nükleer programını daha da güçlendireceğini belirten Trump, bu durumun yalnızca ABD'ye değil, dünya genelinde istikrarsızlığa yol açacağını vurguladı. Bu gelişme, Trump'ın 2017'de İran ile yapılan nükleer anlaşmayı feshetme kararının arka planında yatan derin endişeleri tekrar gündeme getirdi.
Trump, yaptığı açıklamada, "Eğer bu fonlama gerçekleşirse, İran'ın saldırgan ve genişleyen nükleer programı için bir finans kaynağı olacaktır. Bunu asla kabul edemeyiz!" diyerek, bu durumun uluslararası güvenliği tehdit ettiğini belirtti. Eski başkan, İran'ın nükleer silah kapasitesinin arttığını kabul eden bir politika izlenmesinin tehlikeli sonuçlar doğuracağına dikkat çekti. Trump, "İran, dünya üzerindeki en tehlikeli rejimlerden biri. Onlara bu kadar büyük bir kredi verme kararı, hem bugünü hem de geleceği tehlikeye atar," ifadelerine yer verdi.
Trump'ın açıklamaları, hem destekçileri hem de muhalifleri arasında geniş yankı uyandırdı. Bazı uzmanlar, Trump'ın endişelerini paylaşarak, İran'ın nükleer programı üzerindeki denetimlerin arttırılması gerektiği görüşünü savundu. Ancak, karşıt görüşteki bazı analistler, Trump döneminde yapılan sert yaptırımların, İran'ın nükleer faaliyetlerini gizli ve daha tehlikeli bir şekilde yürütmesine neden olduğunu öne sürdü. Bu, uluslararası toplumda derin bir tartışma yaratırken, pek çok ülke bu konuda farklı yaklaşımlar benimsiyor.
Trump'ın açıklamalarının ardından, birçok ülke ve uluslararası kuruluş tepki gösterdi. Avrupa Birliği, İran ile yapılan nükleer anlaşmanın tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini belirtirken, bazı Asya ülkeleri de ABD'nin bu sert yaklaşımını eleştirdi. Bu bağlamda, Trump'ın önerdiği çözüm yollarının, nükleer denetim ve işbirliği konusunda uluslararası perspektifi daraltabileceği ifade ediliyor. Öte yandan, bazı stratejistler, bu durumun ABD-İran ilişkilerinde yeni bir çatışma ortamı oluşturabileceğine dair endişelerini dile getirdi.
Analistler, Trump'ın geçmişteki "maksimum baskı" politikasını yeniden uygulamasının, İran yönetimini daha fazla radikalleştirebileceği ve bu durumun nükleer silahsızlanma çabalarına ciddi darbe vurabileceği konusunda hemfikirdir. Bunun yanı sıra, İran'ın nükleer programının gelişimini sürdürebilmesi için dış kaynaklara ihtiyacı olduğunu belirten uzmanlar, bu sürecin denetim altında tutulmasının önemine vurgu yaptı.
Sonuç olarak, Trump'ın İran’a yönelik 30 milyar dolarlık bu nükleer fonlama tepkisi, dünya genelinde çeşitli tartışmalara zemin hazırladı. Eski Başkan'ın bu sert tavrı, Amerikan iç politikasında da yankı uyandırırken, uluslararası ilişkilerin geleceği için belirleyici bir rol oynaması bekleniyor. Tüm bu gelişmeler, nükleer silahların yayılma ihtimalinin arttığı bir dünyada, barışçıl bir çözüm arayışının ne denli önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.