Eski ABD Başkanı Donald Trump, uluslararası diplomasi sahnesinde eski koltuğuna dönmemiş olsa da, Kafkasya’da önemli bir rol oynamayı başardı. Azerbaycan ve Ermenistan arasında uzun süredir devam eden gerilim ve çatışma, Trump’ın öncülük ettiği bir yaklaşım sayesinde sonuca bağlandı. Bu anlaşma, sadece iki taraf için değil, aynı zamanda uluslararası ilişkilerdeki denklemi değiştiren bir adım olarak değerlendiriliyor. Peki, Azerbaycan-Ermenistan anlaşması tam olarak ne anlama geliyor? Bu yazımızda, anlaşmanın detayları, olası etkileri ve bölgesel dengeler üzerindeki yansımalarını inceleyeceğiz.
Kafkasya bölgesi, tarih boyunca birçok savaş ve çatışmaya sahne olmuş bir yer. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki gerilim, esas olarak Dağlık Karabağ bölgesi üzerindeki hak iddialarından kaynaklanıyor. 2020 yılına kadar bu bölgedeki gerginlik, sık sık askeri çatışmalara ve sivillerin zarar görmesine neden oldu. Ancak 2023’te, Trump’ın Cenevre’de düzenlenen bir konferans sonrasında iki ülke lideri bir araya geldi ve sonunda müzakereler olumlu bir sonuca ulaştı. Anlaşma, sadece taraflar arasındaki ilişkileri değil, aynı zamanda bölgedeki jeopolitik dengeleri de etkileyecek bir niteliğe sahip.
Bu anlaşmanın imzalanmasının başlıca nedenlerinden biri, hem Azerbaycan hem de Ermenistan’ın, uluslararası toplum nezdinde destek arayışındaki aciliyetleriydi. İç politikadaki belirsizlikler ve ekonomik sıkıntılar, iki ülkeyi de barış arayışına yönlendirdi. Özellikle Trump’ın diplomatik çabaları, dünya genelinde dikkat çekti ve bu anlaşmanın sağlanmasında büyük rol oynadı. Bazı analistler, Trump’ın bu rolden dolayı yeniden siyaset sahnesine dönüş yapacağı konusunda spekülasyonlar yaparken, diğerleri bu olayın global gücün yeniden şekillenmesi açısından bir işaret olduğunu savunuyor.
Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan bu anlaşmanın içeriği, her iki taraf için de bazı tavizler ve uzlaşılar içeriyor. Anlaşma, sınır muhalefetlerinin çözülmesi, sivil kayıpların en aza indirilmesi ve uluslararası gözlemcilerin bölgeye gönderilmesi gibi maddeleri içeriyor. Ayrıca, her iki ülkenin de enerji projeleri ve ticari ilişkileri üzerinde işbirliği yapması teşvik ediliyor. Bu bağlamda, enerji kaynaklarının ve transit yolların kontrolü ile ilgili de birtakım yeni düzenlemeler yapılacak. Azerbaycan, doğal gaz ve petrol kaynaklarını Avrupa'ya ulaştırmak için önemli bir aktörken, Ermenistan ise Kafkasya’nın stratejik konumuyla ön plana çıkıyor.
Bu gelişmeler, Türkiye’nin dahil olduğu bölgesel işbirliklerine de yansıyacak. Türkiye, Azerbaycan’ın sıkı bir müttefiki olarak, ilişkilerin güçlenmesine katkıda bulunacak şekilde stratejik adımlar atabilir. Aynı zamanda, Ermenistan’ın da Türkiye ile ilişkilerini normalleştirme olasılığını değerlendirmesi, bölgedeki barış ortamını pekiştirebilir.
Bununla birlikte, anlaşmanın başarısı, iki ülkenin iç politikalarındaki yansımalara ve halklarının bu duruma yaklaşımına bağlı olarak şekillenecek. Her iki taraf da milliyetçi duyguları yönetmek zorunda kalacak. Anlaşmanın hayata geçmesi için, sadece siyasi irade değil, aynı zamanda toplumların bu yeni durumu kabullenmesi de gerekecek. Dolayısıyla, Trump’ın barış için sağladığı girişimlerin kalıcı sonuçları olması, zaman alabilir.
Kafkasya’daki bu gelişmeler, uluslararası aktörlerin de dikkatini çekiyor. Özellikle Rusya ve Avrupa Birliği, Azerbaycan-Ermenistan anlaşmasını dikkatle izliyor. Moskova, tarihsel olarak Ermenistan’ın müttefiki olurken, Bakü ile olan ilişkilerini de artırmayı amaçlıyor. Bu dengeler, gelecekte bölgedeki çatışma dinamiklerini ve güvenlik düzenlemelerini etkileyebilir.
Sonuç olarak, Trump’ın öncülüğünde sağlanan bu barış anlaşması, Kafkasya’da önemli bir dönüm noktası yaratma potansiyeline sahip. Ancak anlaşmanın kalıcılığı konusunda belirsizlikler ve zorluklar devam edecektir. Azerbaycan ve Ermenistan, barışa giden asıl yolun uzlaşı ve işbirliği olduğunu anlamalıdır. Uluslararası toplumun bu süreci desteklemesi, hem iki ülkenin geleceği hem de bölgesel barış için kritik bir öneme sahip olacak. Kafkasya’nın karmaşık yapısı içinde bu tür girişimlerin, daha geniş bir barış sürecinin parçası olarak değerlendirilmesi gerekir.