Suriye’nin iç savaşla sarsılan topraklarında, Dürzi toplulukları son günlerde Israel'in Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya yönelik sert tepkilerini ortaya koydu. Bölgedeki etnik ve mezhepsel dinamiklerin karmaşık olduğu bir ortamda, durumu daha da gergin hale getiren açıklamalar ve eylemler uluslararası gündemde yer buluyor. Bu yazımızda, Dürzilerin Netanyahu’ya olan tepkilerinin nedenlerini ve Suriye'deki etkilerini geniş bir perspektifle ele alacağız.
Dürzilik, 11. yüzyılda ortaya çıkan ve köklerini İslam, Yahudilik ve Hristiyanlık gibi dinlerden alan monoteist bir inanç sistemidir. Bugün, Suriye, Lübnan, İsrail ve Ürdün’de yaşayan Dürziler, kendilerine özgü bir kültüre ve sosyal yapıya sahiptir. Suriye’nin özellikle güney bölgelerinde yoğunlaşmış olan Dürzi toplumu, ülkede uzun yıllar boyunca barış içinde yaşamış olsa da, 2011 yılında başlayan iç savaşla birlikte bu durum büyük ölçüde değişti. İç savaşa bağlı olarak yaşanan iktidar mücadeleleri, Dürzilerin siyasi pozisyonunu da etkiledi ve çatışmalara karışma zorunluluğu doğurdu.
Suriye’deki Dürzi topluluğu, savaşın başlangıcından itibaren kendilerini tarafsız tutmaya çalışsalar da, zamanla bölgedeki diğer gruplarla olan ilişkileri, özellikle de İsrail’le olan bağlantıları nedeniyle karmaşık bir hale geldi. Kimi Dürziler, kendi varlıklarını koruma çabasıyla birlikte, dışarıdan gelen tehditlere karşı haklarını savunmak adına harekete geçiyor. Ancak Netanyahu’nun son açıklamaları, bu toplumu derinden yaraladı ve tepki göstermelerine neden oldu.
Binyamin Netanyahu, son dönemlerde yaptığı bir konuşmada, Suriye içinde bulunduğu kriz ortamından yararlanarak, Dürzi topluluklarına yönelik belli başlı mesajlar verdi. Bu konuşmalarda Dürzilerin Suriye hükümetine karşı tutumlarını sorgulayan ifadeler kullandı. Netanyahu, Dürzi topluluklarının Suriye hükümeti ile ilişkilerini sıkılaştırdığına dair imalarda bulunarak, bu yapının kendisine yönelik bir tehdit oluşturduğunu belirtti. Dürzi liderleri ise bu sözleri sert bir dille eleştirerek, Netanyahu’nun Suriye'deki iç savaş için manipülatif bir dil kullandığını ifade ettiler.
Dürzi liderleri, Netanyahu’nun açıklamalarının bölgedeki gerginliği artıracağını ve Dürzi toplumu üzerinde haksız bir baskı yaratacağını belirtiyorlar. Bu duruma tepki olarak, Suriye’nin güneyinde Dürzi toplulukları arasında bir araya gelinerek, Netanyahu’ya karşı ortak bir bildiri yayımlandı. Bildiri, öncelikle Dürzi topluluğunun kendi bağımsızlığını vurgularken, diğer gruplarla dayanışma içinde olduklarını da belirtti. Dürzilerin Netanyahu’ya yönelik tepkileri, sadece siyasi bir karşı duruş olmanın ötesinde, aynı zamanda kimliklerini ve varlıklarını koruma çabasının bir parçası olarak yorumlanıyor.
Görülüyor ki, Dürzi topluluğunun tepkileri, yalnızca bir liderin açıklamalarına karşı bir yanıt değil; aynı zamanda uzun yıllardır devam eden bir kimlik mücadelesinin tezahürü. Suriye’nin karmaşık siyasi yapısında, bu tür tepkiler, toplulukların kendi varlıklarını koruma içgüdüsünün bir göstergesi olarak öne çıkıyor.
Suriye’deki Dürziler, Netanyahu’nun açıklamaları karşısında birleşerek, kendi sosyal ve siyasi pozisyonlarını güçlendirme çabasında. Bu durum, bölgedeki diğer toplulukların yanı sıra uluslararası kamuoyunun da dikkatini çekmiş durumda. Dürzi toplumu, hem iç siyasi denklemler içinde yer alma mücadelesi veriyor, hem de kendi kimliklerini koruma adına seslerini yükseltiyor.
Sonuç olarak, Suriye'deki Dürzilerin Netanyahu'ya karşı tepkisi, yalnızca bir siyasi çatışmanın parçası olarak değerlendirilmemeli. Bu durum, etnik ve mezhepsel yapının nasıl şekillendiği ve toplumsal dinamiklerin nasıl etkilediği açısından da önemli bir gösterge. Dürzi topluluklarının bu durumu nasıl yöneteceği ve bölgedeki gerginliğin nasıl bir seyir alacağı, Suriye'nin geleceği açısından kritik öneme sahip.