Son günlerde yaşanan olaylar, şehir hayatında seyyar satıcıların karşılaştığı zorlukları bir kez daha gözler önüne serdi. Bir seyyar satıcının zabıta ekipleri tarafından sokak ortasında darp edilmesi, sosyal medyada yoğun bir şekilde gündeme oturdu. Olay anına ilişkin görüntüler, her kesimden insanın tepkisini çekti. Peki, seyyar satıcılara karşı bu tür uygulamalar neden bu denli yaygın? İşte detaylar.
Olay, geçtiğimiz günlerde şehrin merkezinde meydana geldi. Bir seyyar satıcı, sokakta meyve satışı yaparken zabıta ekipleri tarafından yakalandı. Ekiplerin ilk müdahalesi, oldukça sert bir şekilde başladı. Seyyar satıcı, zabıtaların sert müdahalesine direnirken, karşılıklı yaşanan itiş kakışın ardından olay kontrolden çıktı. Seyyar satıcı, zabıtaların yoğun baskısı altında yere savrulurken, ekipler tarafından yerde panikle üzerine gidilerek darp edildi. Görüntüler, çevredeki vatandaşlar tarafından cep telefonlarıyla kaydedildi ve kısa sürede sosyal medyada yayıldı.
Olayın geniş bir kitleye ulaşmasının ardından, sosyal medya kullanıcıları bu duruma duyarsız kalmadı. Çeşitli platformlarda başta seyyar satıcılara yönelik uygulamalara eleştiriler yağarken, birçok kullanıcı "Bu kadar insanın ortasında böyle bir şiddet uygulamak doğru değil" şeklinde yorumlarda bulundu. Ayrıca, bazı hayırsever gruplar, mağdur olan seyyar satıcıya destek vermek için kampanya başlattı. Sosyal medya fenomenleri de olaya tepki göstererek #SeyyarSatıcıYalnızDeğilsin etiketiyle mesajlar yayımladı.
Olayın ardından zabıta ekiplerinin durumuyla ilgili yapılan açıklamada, "Seyyar satıcının izinsiz bir şekilde yaptığı satışın durdurulması gerekiyordu" denilmesi, tekrar tartışmalara neden oldu. Seyyar satıcılar ve vatandaşlar, genel olarak zabıta uygulamalarının daha insani bir yaklaşım sergilemesi gerektiğini savunuyor. Bu tür olayların sık sık meydana gelmesi, toplumda derin yaralar açmakta ve seyyar satıcıların yaşamlarını riske atmaktadır.
Sonuç olarak, yaşanan bu olay, şehirlerin karmaşık yapısında seyyar satıcıların ne denli zor bir yaşam sürdüğünü ortaya koyan acı bir örnek oldu. Her ne kadar ilgili makamlar bu durumu bir 'güvenlik meselesi' olarak yorumlasa da, seyyar satıcılar da birer insan ve yaşam mücadelesi veriyorlar. Söz konusu olay, toplumda daha fazla duyarlılık yaratması gereken bir durum olarak karşımıza çıkarken, seyyar satıcılara daha insani bir yaklaşım sergilenmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.
Yerel yönetimlerin bu konuda daha proaktif adımlar atması, hem seyyar satıcıların haklarını koruyacak hem de şehirdeki düzenin sağlanmasına yardımcı olacaktır. Herkesin bir iş sahibi olma hakkı bulunduğu gerçeği göz önüne alındığında, bu tür uygulamaların gözden geçirilmesi ve sokakların daha paylaşımcı bir anlayışla düzenlenmesi gerekmektedir. Seyyar satıcılar da şehir hayatının vazgeçilmez bir parçasıdır ve onlara karşı uygulanan şiddet olayları, şehrin sosyal dokusunu zedelemektedir.