Ünlü Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Daniel Kahneman’ın hayatına son vermesiyle ilgili haber, sosyal medya ve çeşitli platformlarda yankı buldu. “Yardımlı intihar” olarak adlandırılan bu konu, etik tartışmaların yanı sıra psikolojik boyutlarıyla da önceki normları sorgulatıyor. Kahneman, özellikle davranışsal ekonomi üzerindeki çalışmaları ile tanınan bir isimdi ve bu karar, birçok insanı derinden etkiledi.
Daniel Kahneman, 1934 yılında İsrail'in Tebere bölgesinde doğdu. Eğitim hayatına Tel Aviv Üniversitesi'nde başlayan Kahneman, daha sonra Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etti. Princeton Üniversitesi'nde profesörlük unvanı ile davranışsal ekonomi alanında devrim niteliğinde çalışmalara imza attı. 2002 yılında Nobel Ekonomi Ödülü'ne layık görülen Kahneman, ekonomideki klasik varsayımları sorgulayan çalışmaları ile tanındı. “İnsan davranışını nasıl anlarız?” sorusuna verdiği yanıtlarla birçok akademisyene ve araştırmacıya ilham kaynağı oldu. 1970’lerden itibaren geliştirdiği “iki sistem düşünce” teorisi, bireylerin karar alma süreçlerini ve risk algılarını etkileyen unsurları derinlemesine incelemiştir.
Kahneman’ın intihar yöntemi olarak seçtiği “yardımlı intihar” kavramı, bulundukları ruh hali ve yaşam kalitesi ne olursa olsun bireylerin sonlarına kendilerinin de karar verebilmeleri gerektiği fikrini yansıtıyor. Bireyin kendi hayatını sonlandırmada başkalarından yardım alabilmesi, başlı başına bir etik mesele haline geliyor. Bu konu, özellikle terminal hastalığa yakalanmış bireyler için destekleniyor. Ancak bu noktada önemli bir soru gündeme geliyor: Bireyin kendi yaşamına son verme isteği, ne kadar özgür bir irade ile alınmış bir karardır? İşte bu tür sorular, kahramanımızın intihar kararıyla birlikte yeniden tartışılmaya başlandı.
Konuya dair yapılan araştırmalar, intihar düşüncelerinin çoğu zaman depresyon, kaygı bozuklukları ve diğer ruhsal sorunlarla ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle pek çok kişinin, ruhsal sağlık konusunu açma noktasında çekinceleri olduğu bilinirken, Kahneman’ın yaşamına son verme kararının, bu çekinceleri ne denli tetikleyip tetiklemeyeceği ise tartışma konusu. Bahsedilen etik sorunların yanı sıra, intihar konusunun sosyal medya gibi platformlarda ele alınması da ayrı bir sıkıntı doğuruyor. Bu tarz haberlerin, toplumsal tartışmaları besleyip beslemeyeceği, bireylerin ruh hali üzerinde nasıl bir etki bırakacağı hala net değil.
Kahneman’ın vefatı, sadece kişisel bir kayıp değil, aynı zamanda bilim dünyasında da derin izler bırakacak bir olay. Ekonomistlerin ve psikologların durumunu ve toplum üzerindeki etkilerini sorgulamasına vesile olan bu vakada, Kahneman'ın yerine geçecek araştırmacıların nasıl bir seferberliğe gireceği merak konusu. Bu tür travmatik ve toplumu etkileyen durumların, özellikle akademik camiada nasıl değerlendirileceği de büyük önem taşıyor. Kahneman'ın alanında bıraktığı etki ve bıraktığı miras, sadece akademik başarılarla sınırlı olmayacak gibi görünüyor.
Sonuç olarak, Kahneman gibi önemli bir düşünürün bu şekilde yaşamına son vermesi, birçok tartışmayı beraberinde getiriyor. Bilim dünyasına ve topluma olan katkıları yadsınamazken, bireylerin kendi yaşamları üzerindeki iradeleri ve bunların kabul edilebilirliği üzerine çıkacak tartışmaların, hem kişisel hem toplumsal düzeyde uzun vadeli etkileri olacağı aşikar. “Yardımlı intihar” meselesi, Kahneman’ın yaşamı ve eserleri ışığında yeniden incelenmeli ve derinlemesine tartışılmalıdır.