Son dönemde jeopolitik gelişmelerle birlikte dikkatleri üzerine çeken İran, savunma politikasında köklü değişiklikler yapma hazırlığında. Tahran yönetimi, özellikle ABD ile olan ilişkilerde tansiyonun yükselmesiyle, olası bir misilleme için kolları sıvamış durumda. Analistler, İran’ın füzeleriyle yönlendirdiği potansiyel askeri tepki senaryolarını değerlendiriyor. Bu senaryolar, yalnızca İran’ın siparişleri değil, aynı zamanda Ortadoğu’daki genel dengeleri de etkileyebilir.
Birinci senaryo, İran'ın doğrudan ABD askeri üslerine ve müttefik ülkelerindeki hedeflere füze saldırısı düzenlemesi. Bu tür bir saldırı, doğrudan çatışmaya yol açabilir ve bölgedeki askeri dengeleri alt üst edebilir. İran, özellikle balistik füze kapasitesini artırarak, bölgedeki askeri üstünlüğünü koruma çabasında. Böyle bir saldırının hedef noktaları arasında Suudi Arabistan, Bahreyn ve Kuveyt gibi müttefik ülkelerin üsleri yer alabilir. İran’ın bu türden bir eylemi, uluslararası arenada büyük tepkiye yol açacak ve sonuçları daha geniş çapta hissedilecektir. Ayrıca, İran’ın füze programının hızlandırılması, yalnızca askeri strateji değil, aynı zamanda İran halkının ulusal gururunu da pekiştirme amacını gütmektedir.
İkinci senaryo, İran’ın asimetrik savaş stratejisini devreye sokarak, doğrudan çatışmaya girmeden ABD’nin müttefiklerine karşı proxy gruplar aracılığıyla saldırılar gerçekleştirmesi. Tahran, özellikle Irak, Suriye ve Lübnan’da etkin olan milis gruplarına destek vererek, bu grupların ABD hedeflerine yönelik saldırılar düzenlemesini sağlayabilir. Bu yöntem, İran’ın insansız savaş stratejisinin bir parçası olarak da değerlendiriliyor. Aslında, Iran, başta Haşdi Şabi ve Hezbollah gibi grupları kullanarak, fiili çatışmadan kaçınırken, müttefiklerinin güvenliğini zayıflatmayı hedefliyor. Proxy savaşlar, İran’a zaman kazandırmakta ve hem iç politikasını pekiştirmekte hem de uluslararası alanda daha az görünür bir saldırı yöntemi sunmaktadır.
Tüm bu senaryolar, İran'ın ulusal güvenlik stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilmektedir. Özellikle son zamanlarda yaşanan gerginliklerin ardından ileriye dönük bu tür adımlar atılması, hem bölgesel hem de global güvenlik dinamiklerini etkileyebilir. Eğer İran, bir misilleme eylemine başvurursa, bunun sonuçları sadece bölgedeki ülkeler için değil, uluslararası topluluk için de belirleyici olabilir. Uzmanlar, İran’ın bu hazırlıklarının birçok faktöre bağlı olduğunu ve Tahran’ın karar alma süreçlerinin başlı başına karmaşık bir yapıya sahip olduğunu belirtiyor.
Üçüncü senaryo ise, İran’ın misilleme için hibrit bir strateji benimsemesi olarak belirtiliyor. Bu durumda, İran hem asimetrik savaş taktiklerini kullanan gruplara destek verirken, hem de doğrudan askeri gücünü devreye sokabilir. Bu tür bir yaklaşım, İran’ın hem kendi toprak bütünlüğünü koruma çabasını, hem de bölgedeki etkisini artırma isteğini yansıtıyor. Ayrıca, İran’ın askeri gücünü sergilemek amacıyla gerçekleştirilecek bu tür eylemler, Tahran’ın hem iç kamuoyuna hem de düşmanlarına karşı bir güç gösterisi niteliği taşımaktadır.
Sonuç olarak, Tahran’ın ABD’ye karşı geliştirdiği misilleme senaryoları, bölgedeki güvenlik dinamiklerini etkileyebilecek önemli bir faktör olarak öne çıkıyor. İran’ın bu eylemleri, sadece bir tehdit unsuru değil, aynı zamanda stratejik bir hamle olarak da değerlendirilmektedir. Özellikle ABD’nin Orta Doğu politikaları üzerinde etkili olmayı hedefleyen İran, yaptığı hazırlıklarla dikkatleri üzerinde topluyor. Olası bir çatışma veya misilleme durumu, dünya genelindeki siyasi dengeleri değiştirebilir ve uzun vadede daha büyük bir krizin tetikleyicisi haline dönüşebilir. Bu nedenle, gözler İran’ın bu süreçte atacağı adımlarda ve uluslararası alanda gerçekleştireceği diplomatik manevralarda olacaktır.