Geleneksel el sanatları, kültürel mirasın önemli bir parçasını oluşturur. Ancak, modern dünyanın hızlı değişimine ayak uyduramayan bu sanatların birçok temsilcisi, günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. İşte tam bu noktada, dede yadigarı mesleğini 60 yıldır sürdüren bir usta, hem bu zanaatı yaşatmanın hem de geleneksel sanatların değerini ortaya koymanın peşinde. Onun hikayesi, yalnızca bir meslek hikayesi değil; aynı zamanda geçmişle günümüz arasında kurulan bir köprü niteliğinde.
Ali Usta, 76 yaşında ve yıllardır tasarımladığı el yapımı ürünlerle tanınan bir zanaatkar. Küçük yaşlardan itibaren dedesinin atölyesinde başlayarak öğrendiği bu zanaat, onu sadece bir usta değil, aynı zamanda geleneksel sanatların savunucusu haline getirdi. “Benim için bu iş, bir meslek olmanın ötesinde. Bu, bir yaşam biçimi ve her parça, annemden ve dedemden aldığım bir miras,” diyor Ali Usta. İstediği her şeyi yapmanın verdiği mutlulukla yıllarca çalışarak, sadece ürünlerini değil, aynı zamanda bu sanatın ruhunu da gelecek nesillere taşımayı hedefliyor.
Ali Usta'nın çalışmaları, yerel halktan gelen yoğun ilgiyle karşılaşmakta. Her bir eserinde, onun deneyimini ve sevgisini hissedebiliyorlar. Yıllar boyunca yüzlerce ürün üreten Ali Usta, her birinin ardında hikayeler barındırdığını belirtiyor. “İşimin sadece maddi bir değer taşıdığını düşünmüyorum. Her parça, geçmişe bir gönderme ve geleceğe bir miras. Bunu başkalarına da anlatabilmek önemli,” diye ekliyor. Ancak, genç neslin geleneksel el sanatlarına pek ilgi göstermediği gerçeği, ustayı düşüncelere itiyor.
Bugün, birçok genç insan teknolojiye yönelmiş durumda. Bilgisayar oyunları, sosyal medya, dijitalleşme, geleneksel el sanatlarının arka planda kalmasına neden oldu. “Birçok genç çocuğuma diyor ki, ‘Neden bu kadar vakit harcıyorsun? Daha önemli işler var,’ fakat benim için bu gelenek gibi büyük bir sorumluluk. Gençlerimize geleneksel sanatların değerini göstermek benim en önemli görevlerimden biri,” diyerek bu konudaki kaygılarını dile getiriyor.
Ali Usta, yerel okullardan gelen çocuklara atölyelerini açarak, onlara sanatın inceliklerini öğretmeye çalışıyor. “Başarılı olmasam bile, genç zihinlere ilham verebilirsem çok mutlu olurum” diyor. Yıllar içinde birçok çocuğu el sanatlarıyla tanıştıran Ali Usta, gelecekteki ustaları yetiştirmek için mücadele ediyor. Kendi hikayesini anlatarak, onların bu kültürel mirasın bir parçası olmalarını sağlamak istiyor.
Ali Usta'nın atölyesi, geleneksel zanaatların geleceği için bir umut ışığı olmuş durumdadır. Onun çabaları sayesinde pek çok çocuk, ustanın yeteneklerini öğrenirken, aynı zamanda geçmişin izlerini de taşıyacak şekilde büyüyor. Zaman zaman düzenlediği atölye çalışmaları, gençlerin hem öğrenip hem de eğlendiği bir ortam yaratıyor. “Umarım, bir gün burada çalıştığım gibi, başkaları da kendi işlerini kurabilecekleri bir gelecek inşa eder,” diyor Ali Usta ve gözlerinin içindeki parıltı, onun bu konuda ne kadar kararlı olduğunu gösteriyor.
Ali Usta gibi sanatçıların çabaları, geleneksel el sanatlarının yaşamaya devam etmesi için son derece önemli. Her bir el yapımı ürün, dede yadigarı bir zanaatin yaşatılışını simgeliyor. Gençlerin, bu tür mesleklere olan ilgisini artırmak ve bu değerleri yaşatmak için pek çok teşvik ve destek programının olmasının gerektiğini vurgulayan Ali Usta, “Bu kültürel mirası korumak, bizim görevimiz. Umarım, geleceğimizi şekillendiren gençler, bu el sanatlarının önemini anlayarak bizi devam ettirirler,” diyerek sözlerini tamamlıyor.
Son olarak, geleneksel el sanatları, sadece gençlerin yaşamsal beceriler edinmesi değil; aynı zamanda onların geçmişle olan bağlarını da güçlendiriyor. Ali Usta’nın hikayesi, yalnızca kişisel bir yolculuk değil, aynı zamanda tüm toplum için bir ders niteliğindedir. Zamanın hızla akışına rağmen, geleneksel sanatların yok olmaması için hep birlikte bir şeyler yapmamız gerektiğini bize hatırlatıyor. Bu sayede, gelecek nesillere bir miras bırakabiliriz.