Son yıllarda Türkiye’nin tarım ve hayvancılık sektörü, bir kriz ile karşı karşıya. Özellikle çoban sıkıntısı, çiftçiler ve hayvancılıkla uğraşan üreticiler için büyük bir sorun haline geldi. İtalya, Fransa gibi ülkelerde çiftlik yaşamının prestijli bir meslek olarak görülmesi, Türkiye'deki çobanlık mesleğinin ise yeterince değer görmemesi, sektörde yaşanan bu sorunun temel sebeplerinden biri olarak öne çıkıyor. Son günlerde gündeme gelen dikkat çekici bir detay ise, bazı çobanların yıllık 70 bin TL maaşı beğenmemesi. Peki, bu durumun arkasında yatan sebepler neler? İşte detaylar…
Çobanlık mesleği, toplumun gözünde genellikle değersiz bir iş olarak algılanıyor. Özellikle genç nesillerin gözünde çobanlık, tarımı ve hayvancılığı destekleyen bir meslek olarak değil, düşük statülü bir iş olarak kabul ediliyor. Bunun yanı sıra, çobanlık, uzun çalışma saatleri, zorlu doğa koşulları ve fiziksel zorluklar ile dolu bir meslek olması sebebiyle istenmiyor. Gençlerin büyükşehirlerde iş bulma umudu ve daha az çaba ile elde edilebilecek yüksek maaşlar peşinde koşmaları da çobanlık mesleğine olan ilgiyi azaltıyor. Özellikle büyük şehirlerde, teknoloji ve beyaz yakalı işler gençlerin tercihleri arasında öncelikli yer alıyor. Çobanlık mesleğinin, sosyal statü açısından daha cazip hale getirilmesi gerektiği, sektör temsilcileri tarafından sürekli gündeme getiriliyor. Ancak şu anki gerçeklik, çobanların yetersiz sosyal güvenceleri, düşük prestiji ve fiziksel olarak zorlu çalışma koşulları nedeniyle devam etmekte...
Türkiye'de bazı besi çiftlikleri ve büyük hayvancılık işletmeleri, çobanlara yıllık 70 bin TL'ye varan ücretler öneriyor. Ancak bu maaş, uzman çobanlar tarafından yeterli görülmüyor. Çobanlar, aylık yaşam giderleri, sağlık sigortası, barınma şartları gibi masraflar düşünüldüğünde bu rakamın yetersiz olduğunu düşünüyor. Ayrıca, yemek, ulaşım ve diğer yan giderlerin de göz önünde bulundurulması gerektiği ifade ediliyor. Yaşam şartlarının düzeltilmesi ve sosyal güvencelerin güçlendirilmesi gerektiği, üreticilerin sık sık dile getirdiği bir başka konu. Özellikle çobanların çalışma süreleri, fiziksel zorlukları ve sürekli değişen hava şartları, bu mesleğe olan ilgiyi azaltıyor. Çiftlik sahiplerinin, çalışanlarını daha uzun süre tutmak için, sosyal haklarını ve iyileştirme imkânlarını artırmaları gerektiği ifade ediliyor. Bunun yanı sıra, çobanın iş güvencesi ve kariyer geliştirme fırsatlarının sağlanması, genç kuşakları bu alana yönlendirmek için önemli bir adım olabilir.
Sektörde yaşanan çoban sıkıntısının bir diğer nedeni ise, hayvancılık işletmelerinin, çobanları uzun süreli istihdam etmemesi. Sık sık değişen iş gücü, hayvanların bakımı ve sağlığı açısından da sorunlar yaratıyor. Sektördeki bu krizin çözümü için önerilen bir başka yaklaşım ise, tarım ve hayvancılık alanında devlet destekli teşviklerin artırılması. Tarım politikalarının yeniden gözden geçirilmesi, çobanların değerinin artırılması ve sektöre daha fazla ilgi çekilmesi için önemli adımlar olacağı düşünülüyor.
Sonuç olarak, Türkiye’de çoban krizi, basit bir sorun olmayacak kadar karmaşık bir hal almış durumda. Gelecek nesillerin tarım ve hayvancılık alanına yönlendirilmesi, çobanlık mesleğine olan ilginin artırılması ve bu sektördeki insan kaynağının korunabilmesi için gereken önlemler acilen alınmalıdır. Aksi takdirde, bu durum, ülkenin gıda güvenliğini tehdit edebilir ve tarım sektöründe sürdürülebilirliğin önüne geçebilir. Çiftçiler ve üreticiler, bu zor durumdan kurtulmak için sadece maaşları değil, çobanların çalışma şartlarını, sosyal haklarını ve yaşam biçimlerini de gözden geçirerek kalıcı çözümler üretmelidir.