24 yaşındaki genç bir kadın, tam on yıldır hiçbir şey yiyemediğini ve bunun hayatını nasıl etkilediğini anlattı. Bu durum, sıradan bir yiyecek alerjisi ya da huzursuz bir mide rahatsızlığından çok daha fazlası. 24 yaşındaki Sara, nadir görülen bir hastalıkla yaşam mücadelesi veriyor ve yaşadığı zorlukları paylaşarak farkındalık yaratmak istiyor. Bu durum, birçok insanın gündelik yaşamının bir parçası olmayı başarmış olduğu yemek yemenin yadsınamaz bir ihtiyaç olduğunu gözler önüne seriyor. Sara'nın hikayesi, sadece sağlık sorunları ile uğraşan bireyler için değil, aynı zamanda toplumun bu tür hastalıklara bakış açısını değiştirmek için de önemli bir adım.
Sara, 14 yaşındayken başlayan bu süreçle ilgili, “O zamanlar bir şeylerin yanlış olduğunu bilmiyordum. İlk başta sadece midesindeki rahatsızlık hissiyatıydı, ancak zamanla durumum ciddi bir hal aldı,” diyor. Sara, ölümcül hastalığının tanısını almak için birçok uzmanlık alanında doktor gezmek zorunda kaldı. Nihayetinde "Postprandiyal Düstüsi" adı verilen nadir bir hastalık teşhisi konuldu. Bu hastalık, sindirim sistemi ile ilgili sorunlar yaratarak kişinin yiyecekleri sindirmesini engelliyor. Durum böyle olunca, Sara'nın yaşadığı açlık duygusu her gün daha da artmaya başladı.
On yıl boyunca yemek yiyemeyen Sara, sadece fiziksel değil, aynı zamanda sosyal ve psikolojik açıdan da büyük zorluklarla karşılaştı. “Dışarıda arkadaşlarımla yemek yemek benim için işkence haline geldi. Herkesin eşlik ettiği bir sofrada oturmak, benim için dayanılmaz bir acıydı,” diyerek yaşadığı yalnızlığı ve dışlanmayı dile getiriyor. Bu durum, zamanla Sara'nın depresyona girmesine yol açtı. 24 yaşındaki genç kadın, bu zor dönemlerde duygusal destek bulmakta zorlandığını ve kendisini yalnız hissettiğini ifade ediyor.
Hayatını değiştiren bir dönem, genç kadının bir destek grubu aracılığıyla diğer benzer hastalıklarla mücadele eden bireylerle tanışması oldu. “Bu gruptaki insanlarla tanışmak, benim için büyük bir destek kaynağı oldu. Onların hikayelerini dinlemek, benim mücadelemi daha anlamlı hale getirdi. Artık yalnız olmadığımı hissetmeye başladım,” diyor. Sara, diğer kişilerin deneyimlerine dayanarak, kendi durumuyla baş etme yöntemleri geliştirmeye çalıştı. Meditasyon, yoga ve sağlıklı yaşam hakkında bilgi edinmek, onun için bu süreçte oldukça faydalı oldu.
Sara'nın hikayesinin yayılmasının ardında, toplumda bu tür hastalıklara karşı daha fazla duyarlılık yaratma isteği yatıyor. “Bu tür hastalıkları bilmeyen veya görmezden gelen insanlar var ve ben bu durumu değiştirmek için sesimi duyurmak istiyorum. Nadir hastalıklar hakkında daha fazla bilgi edinmek ve farkındalık yaratmak, sadece benim değil, benzeri sorunlar yaşayanların da hayatını değiştirebilir,” ifadeleriyle umut dolu bir mesaj veriyor.
Son olarak, Sara, bu zor mücadelede destek arayışının önemine değinerek, "Destek almak, insanın yalnız hissetmesini engelliyor. Yalnız olmadığınızı bilin. Destek grupları ve profesyonel yardım, bu gibi durumlarla başa çıkmanın en önemli yollarıdır," diyor. 24 yaşındaki kadın, kendi hikayesinin, bu konuda mücadele eden başka insanlara ilham vermesini umuyor. Sara, hayallerinin peşinden koşmaya ve savaşmaya devam ediyor, çünkü yaşamın ne kadar zorlu olsa da, yaşamak her şeyden daha değerli.